İza'nın Şarkısı
- nurgül altuntaş

- 2 Oca
- 2 dakikada okunur
İza'nın Şarkısı İnceleme
Şimdiki durağımız Macaristan… Yıllar önce Katalin Sokağı kitabını okuduğum ve beğendiğim Magda Szabo’nun kitabından bahsedeceğim.
İza’nın Şarkısı ; orijinal adı Pilâtus – İza’s Balad , 1963 yılında yazılmış ,Hakan Tansel tarafından dilimize çevrilmiş ve Yapı Kredi Yayınları tarafından basılmış.
İza'nın Şarkısı Konusu
Savaş sonrası yıllarda geçen romanda , taşrada yaşayan babasını kaybeden orta yaşlı sayılabilecek bir doktor olan İza’nın annesini yanında Budapeşte’ye götürmesi anlatılıyor. İç içe geçmiş olaylar içinde ailenin küçük bir taşra kasabasında zorluklar içinde geçen hayatı, İza’nın ve eski eşi Antal’ın yaşamlarının nasıl şekillendiği konusunda detaylar veriliyor. Birbirinden çok farklı karakterlere sahip aile üyelerinin olaylar karşısındaki tepkileri, birbirlerine karşı empati yetenekleri masaya yatırılıyor. Savaş sonrası modernleşen Macar yaşamında taşradan gelen yaşlı bir insanın bocalaması, modern yaşamın silsilesi içinde yaşayıp giden İza’nın annesi ile kuşak çatışması oldukça güzel bir anlatımla ortaya konmuş. Bir karakter hakkında tam kötü düşünecekken birden ona hak verebiliyorsunuz, bir karakteri tam takdir edecekken ona kızabiliyorsunuz.
Yıllar içinde birlikte yaşamaya alışmış neredeyse tek bir insan haline gelmiş çiftlerin birinin kaybının diğerinden vücudunun yarısını kaybetme hissine yol açması ve yaşamın bir daha eskisi gibi olmayacak şekilde değişmesi ile baş etmenin zorluğu vurgulanıyor. İza’nın güçlü, prensipli, kuralcı, çevresinde hayranlık uyandıran bir karakter olmasına rağmen annesi ile empati kuramaması, annesinin eşyalar ,mekanlar ile kuruduğu bağı anlayamaması, alışkanlıklarından vazgeçmemesini kabullenmemesi, annesinin ise bu çatışmayı İza’nın nankörlük olarak algılayacağı korkusu; modern yaşamın yarattığı psikososyal değişimlere çeşitli örnekler verilerek ortaya konmuş.
Romanın son bölümlerinde ilk başlarda çok az bahsedilen İza ve Antal’ın detayları ortaya konuyor , arka planda Macaristan siyasi tarihinden gelişmeler yer alırken iklinin şekillenen hayatının detaylarını öğreniyoruz. Sonunda Antal’ın yaşlı kayınvalidesine kendi kızından daha fazla empati duyduğuna şahit oluyoruz. Oldukça dokunaklı bir sonla biten roman insanı sarıp sarmalayan türden; içten anlatımı ile keyifle okuyacağınızı, kendi hayatınıza şöyle bir dönüp bakmanızı sağlayacağını umuyorum.
Benzer tabloları çevremizde sık gördüğümüz için de sanırım kitabı bu kadar sevdim.Türkiye’de de çocuklarını okutmuş aileler taşrada yaşamak da ısrar ediyorlar bazen, ve modern hayatın içinde yaşayan çocuklar onların da aynı kolaylıklar içinde yaşamasını isterken ve bazen onları şehirde yaşamaya zorlarken, sanırım ailelerinin duyguları, alışkanlıkları, mekan ve eşya bağlılıkları ile ilgili yeterince empati kurmuyorlar. Niyetler kötü değil ama özellikle yaşlılıkta ani, kökten değişikliklerin kişiye olumsuz etkiler yapabileceği unutulmamalıdır.
Altı Çizili Cümleler
“Hatıralar kimseye aktarılamıyor, maalesef”
Herzamanki gibi haklıydı İza ama ihtiyarlar eşyalara bağlanıyor, nesneler onlara gençlere ifade ettiğinden daha çok daha fazla şey ifade ediyor”
“..zaten kimin yeterince zamanı vardı ki bir demet maydonozun fiyatını karşılaştırmak için kim değerli dakikalarını kaybetmek isterdi.”
“Koltuğa oturdu ve sessizce ağlamaya çalıştı, Iza’nın onu ince duvarlardan duyup içeri girip onu nankör olmakla suçlayacağından korktu. Gerçekten öyleydi. Kız ona evi ve gereksiz her şeyi satacağını söylemişti ve bir konutu uyumlu, rahat ve çekici gösterecek her şeyi dahil etmemek, düşünmemesi onun hatasıydı.”
Magda Szabo
1917 doğumlu Macar yazar Latince ve Macarca öğretmenliği yapmış. Roman,hikaye,şiir, oyun dallarında eserler vermiş. Dünyaca ünlü kitabı ise Kapı (The door) 'dır.Onunla ilgili değerlendirmemi sonra ekleyeceğim.
Kitap 2021 yılında sinemaya uyarlanmıştır.












Yorumlar